15 Ağustos 2015 Cumartesi

Ofis Stajı_GlaisterIIGaucherArchitects

Ben bu yaz yaptığım ofis stajımı Glaister Gaucher Architects'te yaptım. Yeni başlamış ufak bir ofis olmasına rağmen gayet ciddi ve çalışkan bir ofisti.

http://ggarchi.com



Kendilerini: "Kentsel dönüşüm ve değişim esnasında ortaya çıkan yapı stoğunun içinde mimari kimliğe sahip yapı üretmenin sınırlarını zorlayan, güncel üretim potansiyellerini araştıran genç ve dinamik bir ofis" olarak tanıtıyorlar.

Staj süremin bir ay sürdüğü bu ofiste en çok hoşuma giden şeylerden biri mimarlık eğitimimde öğrendiğim konu ve kavramların önemsenerek tasarım yapılması ve bunun piyasaya nasıl adapte olabileceğiydi.

Bu metinde ise orada öğrendiklerimden ve kazandığım deneyimlerden günlük kısa özetlerle bahsedeceğim:

13 Temmuz 2015 - 14 Ağustos 2015 arası Ofis Stajı

1.Gün_:

Daha çok oryantasyon ve ofisin nasıl çalıştığını öğrenmekle geçti bugün. Laptobumu servera bağlayıp paylaşım dosyalarını erişim sağladım, her ofiste olduğu gibi burada da kendi altlık, font, çizim standartları vs. vardı.

2.Gün_:

Bakırköy'de bir Poliklinik Projesinde çalışılıyordu. Daha çok iç mimari bir proje olan bu projede iç mekanın akışkanlığı ve mekanların hiyerarşisi ön plandaydı. Hasta odalarında bulunan organik tasarım ünitesini formu daha önceden az çok belli ve modellenmiş olsa da daha kontrollü bir şekilde oranlayabilmek ve duvara yansıyacak grafiği bana tasarlamak düştü.

Şimdi tamamlanmış olan bu projeye buradan da bakabilirsiniz:

3.Gün_:

Teknoloji stajında öğrendiğim Rhinocerosun eklentisi olup hesaplamalı tasarım denince akla gelen ilk program olan grasshopper'da yaptım.
Kalın kesit parçalarından bir araya gelerek oluşan bu oturma ünitesinin bir değişkeni bu ahşap olacak kesit parçalarının kalınlığıydı.
Bir diğer değişken ise formunun sıkılığı/gevşekliğiydi. Farklı opsiyonları deneyerek ve Şule hanımdan kritik te alarak ideal bir form oluşturmaya çalıştım.

4.Gün_:

Daha sonra bu ünitenin duvara yansıyacak grafiğine karar verme zamanıydı. Ben de kesitlerin arasındaki boşlukların aslında tamamlayıcı bir şekilde ve bir gölge gibi kontrast oluşturacak şekilde bir çizgi düzeni kurguladım.
Bu kurguda ortada yükselen kesitleri abartarak duvara çok yüksek yansımaları ve alçak yerlerde ise tam tersi olmasını istedim.
Aşağıda bitmiş ve render alınmış hali mevcuttur.


5.Gün_:

Çizgilerin uzunlukları kontrollü bir rastgelelk içinden seçildi ve modele yerleştirildi.
Ek bir iş olarak konut iç tasarımı projesi teklifi gelen bir yer için İpek hanım benden bir sunum pdf'i hazırlamamı istedi. Bu sunumda öncelikle ofisin tarzını yansıtmak önemliydi çünkü bunun müşterinin beklentileri ile uyuşması gerekiyordu.

6.Gün_:

Bugün Dental Club projesinde çalışmamın son günüydü, benden en büyük hasta odasının duvarına yapıştırılacak bir grafik istenmişti ve bu grafikte denemem şu yönde oldu; dişçilik ve ağız sağlığı ile ilgili bir sürü kelimelerle kompozisyon oluşturmaya çalıştım ve bu kompozisyonda kelimeler bir bütünde arapça diş kelimesini görselleştiriyordu, bu denemenin daha sonra uygulanmamasına karar verilmişti.

7.Gün_:

Mersinden bir proje teklifi almış olan ofisimiz bu projeyi alternatifleriyle geliştirmeye başlamıştı. Adına sonra karar verilecekti, şimdilik Sarpkaya Konut projesiydi.Temelde kapalı site gibi işleyen bir apartman ve bahçesinden oluşan bu projede bana öce cephe kararlarında alternatifler üretmek olmuştu.




8.Gün_:

Konut projesi cephe kararlarında güneş etmeni etkisine göre açıklıklara karar verilebilmesi için sketchup programını kullanarak bir stajyer arkadaşım her ayın 21 güneşin doğuşundan batışına kadar olan sürenin simülasyonunu aldı ben de bu simülasyon parçalarını birleştirerek müşteriye sunulmak üzere videosunu premiere programında hazırladım.

9-10.Gün_:

Bugün farklı cephe denemeleri denerken oran ve cephe bütünselliğine dikkat etmem istendi. Belli kat aralıklarıyla tekrarlayacak kalın bir döşeme izi ve onları bağlayan dikey elemanların kompozisyonundan oluşuyordu. Aşağıda bazı denemelerin görsel renderları var.

11.Gün_:

Şule hanım tatile gittiği için ofiste server back-up işleri bana kalmıştı. Ayrıca bu sabah ofise polikarbonat yarı geçirgen panel sistemlerini tanıtmaya gelmişti ve stajyer bir arkadaşımla biz karşılayıp anlattıklarını dinledik. Polikarbonat uygulaması bölücü duvar olarak iç mekanda ayrıca dış mekanda de ek cephe veya beşik tonoz çatı olarak da uygulanabilirmiş. İçi hava boşluklu ısı yalıtımı sağlarken üzerindeki şeffaf film uv güneş ışınlarından koruyormuş. Ama yanlış uygulandığında bir felakete de dönüşebilirmiş.







12-17.Gün_:

Cephe kararları az çok alternatifleriyle belli olmaya başlayınca zaman örnek daire tiplerini hazırlamaya gelmişti. İç mekanda daha çok post-endüstriyel ve minimal tarzlarda kurgulanması bekleniyordu. Malzeme, renk ve formlar bu kriterlere göre seçilecekti.

Plana baktığımızda daha çok lüks bir apartman olduğundan ve müşteri dairelerin çoğunu tanıdık ve akrabalarına vereceğinden her katta iki daire bulunacaktı. 13 Katlı olacak apartmanda dikey sirkülasyon bir çekirdek gibi ortadan çözülmesine karar verilmişti ve daireler etrafına yerleşerek minimum dış cephe kaybı yaşanıyordu.

Üç örnek tipten bana B tipi plan düştü. Bu planda bir kat planı hareketsiz bir dikdörtgen gibiydi. İç mekan tasarımında duvar, döşeme malzemelerini seçtikten sonra kendim bazı mobilyaları tasarlayıp onlara da malzeme atadım.

Aşağıdaki görsellerde maplerin bazıları elimde olmadığı için gri gözüküyor.


18-19.Gün_:

Örnek daire işi tamamlanınca sıra peysaja yapılacak müdahale ve apartman çevresi tasarımına gelmişti. Kot farklarından yararlanarak spor alanı, çocuk bahçesi, basket sahası, loca, park ve otopark alanı vardı.


5 Ocak 2016 tarihinde internet sitesine bu proje de yüklenmiştir buradan bakabiliriniz:
http://ggarchi.com/en/GGA-Duo-Suites-Residences.html


20.Gün_:

Son günde yaptığımız işleri toparlarken ofisimiz hala yeni işler almaya devam ediyordu. Çalışma düzeni ve disiplinin bir mimarlık ofisinde nasıl olabileceğini öğrendim ve yaptığım işlerde okul hayatımda kazandığım deneyimden de faydalandığım için yaptığım stajdan gayet memnun kaldım.



5 Temmuz 2015 Pazar

Teknoloji Stajı_Photoshop Filters

Bir tasarım kullanmaktan vazgeçemeyeceği Photoshop programının bir özelliği olan filtre özelliğini araştırdığımda aslında çok derin ve potansiyeli yüksek bir araç olduğunu öğrendim ve lynda.com üzerinden bunun tutorialını izleyip uyguladım.

Öncelikle photoshoptaki layer sisteminde bir layer ya bir şekil ya rasterize ya da smart object olarak bulunur. Bir layerin smart obje olarak kullanılması onu daha korunaklı yapar çünkü silgi ile üzerinden silemezsiniz bu şekilde iken. Başka bir avantajı ise bu layera bir filtre uyguladığınızda bu filtre layerın altında "smart filter" olarak yer alır.

Smart filterları kullanmanın avantajı kalıcı bir değişiklik yapmaktansa o layera daha sonra gücü veya başka özellikleri değiştirilebilir ve geçici olarak açıp kapanabilecek bir filtre uygulamaktır. Bu yanlış veya eksik bir filtre uyguladığımızda bize büyük bir zaman kazancı sağlayacaktır.

Ayrıca bu sayede o layera mask yaparak layer bütününde değişiklik yapmadan istenen bölgelere farklı filtreler de uygulanabilir.

Son olarak da her filtre belli bir amaç için yapılmış gözükse de aslında farklı işlevler için kullanılabilir. Bu şekilde öğrenip uyguladığım bazı örnekleri aşağıda görebilirsiniz.









28 Haziran 2015 Pazar

Teknoloji Stajı_Rhinoceros-Plugins

Okulumuzun ilk senesinde mimari geometri dersinde öğrendiğimiz Rhinoceros modelleme programının var olan potansiyellerini kullanabilmek için daha derinlemesine öğrenmeye karar verdim.

Temelde programın nurb mantığında çalıştığını anlatıyor ve önce çizgileri sonra da yüzeyleri aynı mantıkta oluşturuyor. Rhinoceros programı diğer modelleme programları ile kıyaslandığı zaman daha pratik, uyumluluğu o kadar iyi olmasa da farklı formatlarda kayıt etme imkanı sayesinde sorun olmuyor.


Model ölçeği olarak ufacık bir mücevherden dev bir şehre kadar modellemek mümkün, çünkü vectorel sistemde çizgi ve yüzeylerin verilerini sadece rakamlardan oluşuyor. Mesela düz bir çizgi çizdiğinizde o çizginin başlangıç ve bitiş noktalarının koordinatlarını ve onun bir çizgi olduğunu ve eğer varsa bu çizginin layer, kalınlık, renk vs. gibi özelliklerini kaydediyor. Bunlar aslında çok az yer tutuyor ve aslında "Processing" gibi yazılıma dayalı programlar Rhinoseros'un temel hali gibi düşünebiliriz.



Rhinoceros'un en iyi olduğu şeylerden biri ise yüzeyleri kontrol etme yöntemleri aslında, komut olarak patch, planar surface, extrude, sweep ve loft gibi komutlar "sketchup" gibi daha temel komutlarla çalışan bir programa göre hem zaman kazandırıyor hem de daha iyi kontrol sağlıyor.



Bu programda çizgi ve yüzeyleri oluşturduktan sonra kontrol etmesi de mümkün, bunun en pratik ve hızlı yolu ise o geometrinin kontrol noktalarını görünür hale getirim onların yeri ile oynamaktır.


Sıra modellediğimiz bir nesne, obje, yapı veya peysajın gerçeğe yakın bir görselini modelden almaya geldi. Render almak için rhinonun kendi renderını kullanabilirsiniz ama performansı o kadar başarılı değil malesef. Sadece bu iş için tasarlanan V-ray programı çok daha detaylı ve daha doğal ve gerçekçi görseller elde etmenizi sağlar.

Bu programı kullanırken öncelikle seçtiğiniz yüzeylere "map" atarak başlarsınız bunlar o yüzeyin dokusunu oluşturur mapler sadece renkten ibaret değildir, özelliklerinin arasında şeffaflık parlaklık dereci gibi kriterler de vardır.

Mapleri atarken ister hazır v-ray material olarak internetten bulabilirsiniz, ister fotoğrafını çektiğiniz bir dokuyu kullanabilirsiniz ve bunu atadığınız yüzeye uyarlar.

Farklı mapleri atadıktan sonra çevre ile ilgili ışık bilgisini girmeniz gerekir ve eğer doğal ışık istiyorsanız güneş ekleyerek buna başlayabilirsiniz. Güneş eklerken ister kayıtlı bir şehir seçersiniz ve eğer yoksa koordinatlarını girerek güneş verilerini çevreye ekleyebilirsiniz. Ayrıca zamanı da siz ayarladığınız için örneğin doğuda olmasını istiyorsanız sabah saatlerini ayarlayabilirsiniz.

Render ayarlarına gelince önce render alınacak kadrajı belirleyip bunun çözünürlüğüne karar vermeniz gerekir, ve programın içinde kayıtlı bazı hazır ayar düzenleri mevcut, örneğin "dışarı-düşük kalite" gibi.

Daha sonra kamera yarlarına gidip fiziksel bir DSLR kamera ayarlar gibi focus, shutter speed ve F ayarlarını yapabilirsiniz hatta diğer bir sürü karışık ayarlardan bunlar en etkilileri aslında.

Son olarak da önce düşük kalitelerde denemeler yapıp sonra yüksek kalite görsel çıkarmak daha avantajlı olur.




Rhinoceros programının en büyük potansiyellerinden biri Grasshopper diye Rhino için geliştirilen bir eklentisi olması. Bu eklenti sayesinde parametrik tasarımlar yapabiliyoruz, yani normalde hesaplaması ardışık ve birbirine bağlı değişkenleri olan geometri dizilerine farklı parametrelerle ve girdilerle bilgisayara hesaplatıp oluşturabiliyoruz.

Eklentinin arayüzü basit gözükse de bitmiş bir projede bir sürü komponent ve aralarındaki bağlantılarla içinden çıkılmaz bir hal de alabilir. Daha önce aldığım seçmeliler ve katıldığım workshoplarla bende ilgi uyandıran hesaplamalı tasarımın temel programı diyebiliriz.

Komponentlerin (komutların) çoğu bir girdi bir de çıktı istiyor, örneğin nokta komponenti sizden noktanın konumlanacağı x, y ve z sayılarını istiyor ve siz bunu bildirdiğinizde o da size görselleştirip noktayı veriyor.

Daha sonra iki nokta oluşturup line 2pt komponentini kullanarak başlangıç ve bitiş noktalarını girdi olarak kullanarak bir çizgi oluşturabilirsiniz. Ve baktığımızda rhinoda bir geometri oluşturmaya gayet benziyor. Ama en büyük farklarından biri mesela "slider" diye bir komponenti kullanarak belli bir rakam aralığından doğru sayıları olmasını istersiniz ve bunu girdi olarak iki noktanın da x girdisine bağlarsanız aynı anda görsel olarak nasıl bir şekil alacağını görerek ve farklı girdileri aynı kontrol etmenizi sağlar.

Ayrıca data tree diye bir mantıkta çalıştığı için mesela bir sürü nokta verisini tek yerde toplayıp bunların hepsini istediğiniz şekilde modifiye edebilirsiniz. Örneğin her noktayı bir sonrakine çizgi olarak bağlayabilir veya rastgele çizgiler bile bağlayabilirsiniz.

Potansiyeli çok yüksek olan bu eklenti hala gelişme aşamasında olmasına rağmen gayet başarılı ve kullanışlı ama en zor kısmı mantığını anlamaktan geçiyor.



Bu programda öğrendiklerimi ofis stajımda kullanma şansını elde ettim ve uyguladığım örneklere oradan bakabilirsiniz.

14 Haziran 2015 Pazar

Gezi Stajı_Barselona

İspanya'nın en önemli şehirlerinden biri olan Barselona, aynı zamanda Avrupa’nın da en eski kentlerinden biri.

Gridal plandan oluşan bu şehirde belli aksların hem bu düzenin ortasından geçiyor hem de şehrin ana yollarını oluşturuyor. Eski şehirden kalan kısmı olabildiğince yeni düzene uyarlanmaya çalışılmışsa da bazı yerleri dokusu ve algısı değiştirilmeden saklanmış.


Şehirde metroyla her yere ulaşılabiliyor olsa da gayet komplike bir metro haritası var. Yolları düzenli ve ferah, kaldırımlar ise insanlar yürüyebilsinler diye geniş tasarlanmış ve sokaklarda yürümek için dışarı çıkası geliyor insanın.


Önceden organik başlayıp sonradan tasarlanarak genişlemiş tarihi bir şehir Barselona.





Yol kesişimlerinde grid sistemde bina tarafındaki kenarlar doksan derece çıktığı için bu araba dönüşlerini ve görüş açısını etkilediği için köşeleri keskin pahlayarak kırk beş dereceye dürüp hem de yeni gelen cepheye arabaların park etmesine de olanak kılar.





Mimari açıdan kesinlikle görmeniz gereken, farklı üsluplar gözlemleyebileceğiniz bir yer. Genellikle gotik ve post-modern yapılar öne geliyor. Antoni Gaudi'nin bir çok eseri var.





Binaların cephelerinde balkonlar hep var ve plandan simetrik şekilde yerleştirilmiş. Balkonlarda saksı ve güzel çiçeklere çok rastladım. Ve sakinlerin bu geniş sokaklı bu şehri izlemeyi sevdiklerini düşündürdü.


Bu dinazorumsu heykel (kaydırak aynı zamanda) şehrin ana tren istasyonunun yanında yer alıyor .

Soldaki ikiz Roma tarzında inşa edilmiş kulelerin arasından geçmeden durduğumuz durağın üstüne turistler turların dağıttıkları kulaklıkları atmışlar. Her turist otobüs duraklarında durum böyle.

Kulelerden sonra önümüze gelen bu ihtişamlı yapı MNAC yani Catalunya National Museum of Art burada sanat sergileri olarak kullanılan en büyük müze.
 Sonra da önümüze daha önce tekstil fabrikası olarak kullanılan ama şimdi eklektik ve yenilikçi sanat sergileri yapılan CaixaForum geliyor.
Barcelona'nın güney batısında tepeye doğru giderken karşımıza çıkan başka bir heykel ise işlev olarak telekomünikasyon kulesi ama olimpiyat kampüsünün içinde yer aldığı için olimpiyat meşalesini andıracak şekilde tasarlanmış.
 Sahile doğru inip devam ettiğimizde bir meydanın oraya geliyoruz, bu meydanın içine tasarlanan çelik borular oldukça ilgimi çekti. Sanki çevredeki yapıları içine alıyordu.
Bu meydan aslında şehrin ana limanının karşısında yer alıyordu ve ona giden palmiye ağaçlı bu yolda ilgimi başka bir şey daha çekti; bu sokak lambaları palmiyelerden ilham alınarak tasarlanmıştı ve onlarla uyum içinde oldukları söylenebilirdi. Bu yol aynı zamanda şehre giriş kapılarında birini temsil ettiği için çok önemliydi.









Sahilin devamında böyle sempatik, sanatsal öğelerle karşılaşıyoruz.

Aynı zamanda sahilde farkı kot farklarının arasındaki eğimler sokak göstericilerine bir sahne haline geliyor.

Bu binada da ilgimi çeken şey ise strüktürünün binanın dışına alınarak farklı bir cephe oluşturma dürtüsü.
Daha sonra sahil yönünden dağlara doğru baktığımızda Torre Agbar (o bölgedeki en yüksek yapı) önümüze çıkıyor. Jean Nouvelin tasarladığı bu gökdelen üzerindeki farklı renk dokusu ve şekliyle oldukça dikkat çekici duruyor.
Başka bir kavşakta daha önce tren yolu olarak kullanılan o yolda bir sanatçının tasarladığı eski raylardan oluşan bu yol boyunca uzanan heykel altında yürüyenlere farklı bir deneyim yaşatıyor.
Bu eski şehirin ortasında bulunan gotik kilise Barro Gotik mahallesinde yer alıyor.
Hemen bu kilisenin önündeki meydanda yer alan bu sokak sanatı diye adlandırdığım ahşaptan çubuklarla inşa edilmiş insanların altından da geçebileceği üç boyutlu bir pattern maketi. Bunu gördüğümde aklıma temel tasarım dersi geldi.


Sonunda Barcelona'da en bilinen Gaudi'nin daha tamamlamış olan en büyük eseri La Sagrada Familia'yı ziyaret edebildim. Antoni Gaudi bu eserini tasarlarken ömrünün bittiğini göremeyeceğini bilmesine rağmen zamanı umursamadan tasarlamış. Hala inşa halinde ve turistlerin oraya yaptığı ziyaret geliri kilisenin inşasında kullanılıyor. Ölçeği o kadar büyük ki bunu kameranın kadrajına sığmamasıyla daha çok fark ettim.

Dört farklı cephesinde dört minaremsi kule var ve neredeyse tek hoşuma giden tarafı kolonların tektonikliği diyebilirim.










Barcelona'ya gidince dünyanın en popüler kulüplerinden biri olan FC BARCELONA'nın stadyum komleksine uğramadan olmazdı.

İçerisinde müzesi mağazası ve stadyum turu var.


Bu stadyumun adı "Camp Nou" avrupanın en büyük ve dünyanın 5. büyük stadyumu. 100,000 kişiyi ağırlayabiliyor.



Bu turda beni en çok etkileyen şey stada futbolcuların çıktığı yerden çıkarken hoparlölerden gelen sanal taraftar sesleri ve o atmosferi deneyimlemek çok etkileyiciydi. Ve başka bir şey de soyunma odasından sahaya inen merdivenlerin sağında ufak bir kiliseyi anımsatan bir dua odası oyuncuların inançlarını ve özgüvenlerini yerine getirebilmek için başarılı bir psikolojik çözüm olarak buldum.










Açıkçası Barcelona'da bu kadar klasik, gotik ve post modern örneğin arasında kişisel olarak en çok beğendiğim Mies Van Der Rohe'nin eseri olan Barcelona Pavilion oldu.

Bu yapı free plan biçiminde tasarlanmış ve klasik eserlerdeki gibi dikey perspektif değil yatay perspektif uygulanmaya çalışılmış.

İnce ve zarif dokunuşlarla geçirgenliği yüksek bir sergi girişi.

Tekstürü kendine has seramikler ve camın kombinasyonu mükemmel. 


Tarihinden bahsedecek olursak; Alman bayrağının renklerini mobilyada ve malzeme seçiminde kullanmasına rağmen daha sonra Alman bayrağını yanına dikmişler ama 1. dünya savaşında yıkılmış ve 1986'da birkaç mimar bir araya gelip fotoğraflardan ve planlardan yararlanarak tekrardan inşa etmişler.















Placa De Catalunya bu şehirdeki en kalabalık meydan bunun sebebi ise merkezi konumu ve en ünlü sokağın La Rambla'nın bu meydana bağlanması aklıma İstiklal-Taksim bağlantısını çağrıştırdı.
Son olarak Gaudi'nin eserlerinden biri olan "Casa Batllo"yu ziyaret ettim.

Bu post modern yapının kemiksi ve organik yapısı ilginçti.


Bezemeler ve görünüş olarak beni tatmin etmedi hatta rahatsız etti.



Sadece üst katta koridorun pencerelerinden alınan ışıkların başarılı bir çözüm olduğunun kanısındayım.

Orta gelisrli aileler için tasarlanmış bir konut aslında.


Tasarımcı düz çizgileri olabildiğince kullanmamaya çalışmış bu yapıda.